Premiere: Rob başlamadan önce kuaförünün ismini ve kullandığın saç jölesinin markasını öğrenmek istiyorum…
Rob: Gerçeği mi öğrenmek istiyorsun? Saçlarımı sadece sette kestiriyorum.
P: Oh! Ve neredeyse unutuyordum: Tanıdığım tüm kızların sana selamı var.
R: (Güler) Selam!
P: Birbirimizi en son geçen yıl Kasım ayında Alacakaranlık’ın Amerika tanıtım turunda görüşmüştük, o zamanlar henüz olanların farkında değilmiş gibi görünüyordun.
R: Ben hiç kimsenin olanları anlayabileceğini sanmıyorum. Bu tür bir durum çok ender yaşanır. Bu şans ve tesadüflerin bir karışımı. Bir gün uyanıyorsun ve aniden bir yıldız oluyorsun. Gerçekten çok garip. Bir anda sen hiç değişmemişken herkes senin kim olduğunu biliyor. Neler olduğunu tam anlamıyla Cannes’da anladım. Programların arasındaki boş bir zamanda bir restorandaydım ve 2 saat sonra dışarıya çıktığımda çıkışta beni bekleyen 500 kişi ile karşılaştım. Tam kaos ortamıydı. Beni resmen arabaya taşımak zorunda kaldılar. Şimdi bunu düşündüğümde çok komik geliyor. (Güler)
P: O 500 kişiye orada ne yaptıklarını sorma ihtiyacı duymuş olmalısın…
R: Elbette. Oradaki kızlardan birine: “Gel, beraber kahvaltı edelim” demiş olsaydım, kesinlikle çok utanacağına ve bir daha bir kalabalığın içinde çığlık çığlığa benim adımı söylemeyeceğine eminim.
P: İşte bak çözümü buldun, tekrar normal bir hayatın olması için hayranlarının herbirini kahvaltıya davet etmelisin.
R: Teker teker. Süper fikir!
P: Üstüne bu kadar hızlı bir şekilde gelindiğinde serinkanlılığını korumak güç olmalı.
R: Bilmiyorum… Evet, elbette. Ama aynı zamanda değiştiğimi hissetmiyorum. En rahatsızlık verici şey arkadaşlar onlarla buluşmam için aradığında, onlara “Üzgünüm, oraya gidemem” demek zorunda kalmak, çünkü orada fotoğrafçıların beni beklediğini biliyorum. Böyle durumlarda kendimi kötü hissediyorum, sanki tüm dünya benim etrafımda dönmek zorundaymış gibi. Her zaman etrafımı kollamalıyım, her an aşırı dikkatli olmalıyım, birileri benim fotoğrafımı çekiyor olabilir veya kameraya alıyor olabilir, sözlerime bile dikkat etmeliyim. Bu bana durmaksızın çalışıyormuşum hissi veriyor: ama en azından, setlerdeki güvenlik önlemleri sayesinde biraz da olsa özel bir yaşantıya kavuşuyorum. Bu beni rahatlatıyor.
P: Sen şimdi sadece film setlerinde özel bir yaşantın olduğunu mu söylüyorsun?
R: Çılgınca mı? Hayır. Şu ana kadar ortadan kaybolabileceğim tek bir yer bulamadım. Hayal edeceğim en ıssız yerlerde bile birileri fotoğrafımı çektirmek veya imza almak isteyecektir. Açıkçası, bu kadar kolay tanınabileceğimi düşünmemiştim. (Güler)
P: Aynı zamanda davranışlarına çok dikkat etmelisin, ki bu özellikle 23 yaşındayken çok kolay olmamalı. 23 yaşında olduğum zamanları hatırlıyorum… Allah’tan beni 7/24 takip eden bir kamera yoktu.
R: Kesinlikle. Ne zaman sabrımın tükeneceğini bilmemem ve ardından gerçekten aptalca birşey yapabilecek olmam beni en çok endişelendiren şey. Bekleyip göreceğiz…
P: Kendi kendine “Ben tüm bunları istemedim” diyor musun?
R: Her zaman. Bir kaç ay önce kendimi kaybetmenin eşiğine geldim, gerçekten paranoyak oluyordum. Ve sonra yeni bir projeye başladım, olaylar kendi kendine düzeldi. Bu duruma arkamı dönüp, görmemezlikten gelemem. Eğer yarın: “Tamam, ben alacağımı aldım, herşeyi durduruyoruz.” dersem, bu birşeyi değiştirmeyecektir. Olayları olduğu gibi kabul etmek ve üzerlerinde hiç bir kotrolüm yokmuşçasına sakin kalmak en iyisi. Ben oldukça erdemli bir insanım, bu yüzden her zaman kolay olmuyor. Ama sızlanmak hiçbirşeyi değiştirmiyor.
P: İşin ironik olan yanı şu ki, bundan 2 yıl sonra, Alacakaranlık filminin çekimlerini bitirdiğinde, seni bir yıldız yapan ve büyük ihtimal ile üstüne yapışan bu karakteri insanlara unutturmak için savaşmak zorunda kalacaksın.
R: Bu durum beni biraz korkutuyor. Başka projeler için toplantılara gittiğimde, görüştüğüm insanlar sadece Edward Cullen ve benim aramdaki yakınlık ile ilgileniyorlar. Şunun gibi: “Eğer rol ilgini çekerse ve bize Alacakaranlık’tan hayran getirirsen, rol senindir.” Sanırım böyle olduğu sürece bir kadını canlandırmama bile izin verebilirler.
P: Erkek Alacakaranlık hayranları var mı?
R: Biraz… aslında her geçen gün daha fazla adam benden imza istiyor. İmzaları eBay’de satmak için istemiyorlarsa hayranlar sanırım (Güler)
P: Yeni Ay çekimlerinin tamamlanmasından üç gün sonra bir romantik komedi olan Beni Hatırla çekimlerine başladın, onu da Alacakaranlık serisinin üçüncü filmi olan Tutulma’nın çekimleri takip etti. Eğer bunun ardından Madeleine Stowe tarafından çekilecek kovboy filmini de eklersek, bir yılda sadece 5 gün çalışmamış olacaksın.
R: Ve eğer herşey planlandığı gibi gider ise, Ocak ayında Paris’te 3 ay sürecek olan Bel Ami çekimlerine başlayacağım ve ardından da 4. ve son Alacakaranlık filmi olan Şafak Vakti’nin çekimleri başlayacak.
P: Bu sebep ile 2 yıl için dolusun.
R: Neredeyse. Yazın sonunda var olduğunu bile neredeyse unutacağım bir arkadaşımı görmek için bir haftam olacak. (Güler) Bu delilik.
P: Ben bunun şu anda etrafının saran çılgınlıktan kaçış yolun olduğunu hissediyorum.
R: … ve haksız değilsin